Post Partum Depresyonu vs Post Boşanma Depresyonsuzluğum
- herseyinannesi
- 15 Haz
- 3 dakikada okunur
Evet. Bu depresyonsuzluğum kalıcı mı geçici mi bilmemekle beraber şuan yeni düzenimizde geçen 2 hafta sonrası bazı şeyleri not almak istedim. Yeni ev, yeni düzen, ama çoğu aynı çünkü zaten çoğu şeyi ben yapıyormuşum, yeni iş, sıkışan zaman, belki de depresyona girecek vaktim mi var dedirtiyor.

Hayatın o bildik koşturmacası; yeni iş fırsatlarının peşinde, sabah oyun gruplarında, öğle sonrası parklarında geçip gidiyor. Zaten hep ben taşıdım yükün çoğunu. O yüzden "baba"nın yokluğu ya da "anneanne"nin varlığı, bu minik evrenimizin dengesinde pek bir şey değiştirmedi. Anneanne iyi ki var tabii ki. Sadece varlığı bile kızım için duygusal destek.
Ama bir farkla: Boşanma Sonrası *Daha çok gülümsüyorum.*
Evet, bunu yüksek sesle söyleyebiliyorum artık. Güçlüyüm.
Kendi ayak izlerimi bırakıyorum farklı yollarda. Evde, arkamda bir gölge, bir "göz" olmadan hareket etmenin hafifliğini fark ediyorum. Yalnız kaldığım anlarda çalışıyorum, kendime kalan o kıymetli sessizlikte boş boş bakınıyorum ya da bir dizi izliyorum.
Eski eşimle de, şu an, hayatımızın en medeni halindeyiz belki de. Konuşmalarımız sadece göz bebeğimiz, biricik kızımızın etrafında dönüyor. Yük olan değil, sadece gerekli olanı konuşuyoruz.
Fakat hayatın içinde, işte o küçücük anlar var ya...
Gece, kızımı uyuttuktan sonra evi dolaşıyorum. Kapıların kilitlerini çevirirken, ocağın düğmesini kontrol ederken takılıyor parmaklarım. Farkına vardım ki, epeydir bunları ben yapmıyormuşum.
Geç yatan o kişi varken, evin içindeki o "diğer" nefes varken, bu sorumluluk ona aitti. Basit bir eylem belki, ama her gece o kilit "çıt" sesi, bana garip bir hatırlatma gibi. Evin, içindekilerin, her şeyin sorumluluğu... Sessizce, "Artık reis sensin," diyen bir iç ses gibi. Evin reisi olmak değil de, kendi hayatının reisliği gibi.
Ve rüyalarım...Bilinçaltımın inatçı, duygusal oyunları!
Yeni evde kızımla yalnız kaldığımız ilk geceler, uykuya daldığımda, sanki bir arşivden seçilmiş en güzel anılar rüyamda serildi önüme. Bozcaada, anılar... Hep onu aradığım, bulmaya çalıştığım rüyalar. Uyandığımda o his geçiyor. Ama bastırdığım bir şeyler var bilinçaltımın dürtüklediği. Kaya gibi sert, soğuk bir gerçek şu ki artık "beni seven bir partner" im yok, aşık olarak evlendiğim kişi. Şu an gün içinde bu düşünce beni durdurmuyor, ama gecenin sessizliğinde belki bilinçaltım bu kaybın yasını tutuyor. Sonra sabah oluyor ve kızımın bezini değiştiriyorum. İşte bu kadardı depresyona girebileceğim vakit.
Gerçek hayatta, boşanmanın acısından çok, avukat görüşmelerinin, protokollerin saçmalığına sinirden ağlamıştım. Kaybettiğim eş için değil, kaybettiğim zaman, emek ve sabır için.
Kızımın gece yarısı uyanıp "Baba! Baba!" diye seslendiği birkaç gece
Bir yandan diyorum zaten en çok benimle sakinleşiyor eski evde olsak da benimle dalacak yine ama o kriz anında bir yandan içim sızlamadı diyemem. Çünkü yan odaya seslenip babasını getirtemedim, bu da benim ondan aldığım şey mi? Vebal mi?
"Anne burada, güvendesin diyorum, sarılıyorum, "Pis pis, rüyaydı, geçti," diye fısıldıyorum. Ertesi gün, "Baba"yı çağırıp görüştürüyorum. Onun minik kalbindeki bağın devam etmesi önemli.
Ama biliyor musunuz? Her Şeye Rağmen Bir Şeyler Daha İyi
Annem, kendi boşanma sonrası döneminde, döngüsel olarak 40 gün rapor alır kendini yatağa atar, karanlık bir odada uyurdu. Ben ise... Yeni bir iş kapısı çaldım, kollarımı sıvadım. Yeni anne yüreklerle tanıştım, parklarda, oyun gruplarında. Ve evet, belki biraz klişe ama, saçlarımı da kestireceğim.
Hayat şu an bir koşturmaca, evet. Ama bu koşturmaca içinde, kendi seçimlerimle kurduğum bir düzen var. Bazen o kilit sesi omuzlarıma ağırlık bindiriyor, bazen gece "Baba" sesi içimi acıtıyor, bazen rüyalarım geçmişin tozunu savuruyor yüzüme. Ama çoğu zaman, *daha çok gülümsüyorum.*
Kimseyle kavga etmeden, kendi sınırlarımın içinde, kızımla birlikte, bir sabah daha uyanıyorum. Ve her sabah, bu yeni hayatın reisliğini biraz daha sahipleniyorum. Anahtarı artık bende çünkü. Kapıyı ben kilitliyorum.
Comments