Terapiye Gitmek Mi Delilik: Gitmeyip Karşı Tarafı Göndermek Mi?
- herseyinannesi
- 25 Nis
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 gün önce
Benim daha üniversiteye hazırlanma dönemimden itibaren aşırı stresli ve strese bağlı kas kasılması ve migren başlangıcım sebebi ile terapistler hayatıma girdi.
Sonra üniversitenin son yılında Boğaziçi'nden sonra n'olacak kısmını düşünmem gerektiği zaman gelince ve 30-40 yıl staj yaptığım yerlerdeki gibi olacak ve diğer bazı ergen dertler (anne olduktan sonra dertlerime sıçayım dedim çünkü) yoğun bir terapi ve ilaç tedavisi aldım. O zaman o gerekliydi. İyi bir psikiyatr buldum babam sayesinde.

Eşimle tanıştığımda da devam ediyordum çok sık olmasa da. Ancak o zamanla ilk cicim ay ve yıllarının bitmesi ile antidepresanlı biri olmamı bana karşı hep bel altından vurarak kullandı. Hemen her çiftin kavga edebileceği konular dahi benim anormal olmama geldi.
Çünkü normal olsaydım bu kavgaları etmeyecektim ona göre. bu normal dayatması bana üniversite zamanlarından Foucault okumalarını getirirdi hep aklıma. Normallik, iktidarın dayattığı bir kurgudur. Delilikse, bu kurgunun çatlaklarından sızan ışıktır.
İlaçlar ve Antidepresan Kokulu Bir Evlilik
Her tartışmada, gözlerimin içine sokulan bir bıçak: “Normal olsan bunları yaşamazdık.” Normal dediği, sustuğum, itiraz etmediğim, öfkesini yuttuğum bir hayat mıydı? Yani normallik, sessizliğin zorla dayatılmasıydı. Ben ise çığlık atmak istiyordum.
Hamile kalmak için ve hamilelik ve emzirirken elbette ilaç içmedim. Ona göre annelik zor değildi ya da onun ailesi bizi yalnız bırakmamıştı ya da sadece uykusuzluktan gebermiyordum ama senin ilaç vaktin geldi oldu.
Deliliğimin Yeniden Doğuşu ve Emzirmeyi Kesmek Zorunda Kalmak
Büyük bir kavga sonrası antidepresanlara başlamam şartı ile beni eve alacağını söyledi annemdeyken. Ve ben çocuğu apar topar sütten kestim. Hele de kanatana kadar sağıp artırdığım sütü. bu benim için ilk ve büyük kırılmaydı evlilikte o görmese de. Belki de orada bitirmiştim zaten.
Sonra ilaçlara başladım belki daha az ağlıyordum belki biraz daha enerjik oldum çünkü uykuya dalabilme becerim yenidoğan döneminden sonra yok olmuştu ve ilaçlarla 4-5 saat kesintisiz uyku çok iyi gelmişti. Ancak kavgalar bitmedi tabii. en kökünde mutlu değildim, annelik hala zor geliyordu, sürekli evde olması evden çalışması hem iyi hem de bizi daha beter bıktırıyordu birbirimizden.
Sigara ve Yalnızlık: Nefes Almaya Çalışan Bir Anne
Sonra eski alışkanlığım sigaraya başladım. belki de korkusuzca karşısında da içtim o nefret etse de. Birkaç ay sonra parkta kendime bacikomu buldum o da içiyor diye mimlendik ve bir kere üstüme koku sinmişken kızımı kucağımda taşıdığım için ve ona da kısa süreli sindiği için onu sigara içilen odada bırakan üstüne duman üfleyen, zaten ilaç kullanan(kendisi istedi) ve akli dengesi bile yerinde olmayan bir anneye dönüştüm.
Kavgalar büyüdü kızımı senden alacağımlar başladı. Bu sırada kendime yüz yüze gidebileceğim yeni bir psikolog buldum çünkü psikiyatrım artık hitap etmiyordu.
Terapiye Gitmek ve Delilik: Normalliğin Çatlaklarında Yürümek
Peki ben şimdi Aha yine delirdin dimi diye laf yememek için gizlice bahaneler uydurarak psikoloğa gidiyorum.
Kilo vermek için spora ve diyetisyene gidiyorum.
Sigarayı bırakmaya çalıştım, biorezonansa bile gittim ancak anneliğin ve 2 yaş sendromlarının tak ettiği günler bunu bozdum.
Peki ben bir sürü konuda yardım almaktan çekinmezken ben mi hastayım, bana hasta deyip kendinde asla ama asla bir pay bulamayan ve deli biri tarafından duygusal şiddete uğramış bir erkek olarak gören eşim mi hasta?
Bu soruyu asla istediğim gibi cevaplamayacak. Onun hikayesinde her şey çok farklı.
mesela neden kadınlar daha çok terapiye gidiyor?
neden babam 67 yaşında olmasına rağmen hiç gitmedi de alkol alıp dövdüğü eski karısı yani annem hala antidepresan içiyor?
·ya da ben iyileşmek ve ruh halimi dizginlemek için biriktirdiğim paradan gizli gizli terapi desteği alırken eşim acaba hiç bir gün ben ne salak şeylere takıldım diyecek ve aydınlanacak mı?
Şimdi boşanma arifesindeyiz ve sigarayla bağdaştırdığı ve sonuç olarak beni ben yapan her şeyden tiksiniyor.
Bunu hiçbir ilaç ve hiçbir terapist çözemez çünkü bazı şeyler de beni ben yapan parçalarım.
Belki de 90’larda doğan bizler, ailelerimizin “bilinçli” olma çabasının kurbanlarıyız
Merak ediyorum biz 90larda doğmuş olan görece orta sınıf ve üst sınıf ailelerin çocukları mı terapiyle erken tanıştılar diye suçlu? Ya da aileler bilinçliydi ve çocuk stresini anlatsın diye para vermeyi kabul ettikleri için mi kabahatliler?
Ben bunu aramda yaş ve vizyon farkı olan eşime anlatamadım. Ve gerçekten boşanacağız. Belki de hakime söylese gülecek dışarda sigara içiyor diye nefret ediyorum dese. Anneliğimi ve karakterimi buna indirgediğini söylese.
Sigara, sessiz bir isyandı. Terapiye gidiyorum diye “deli”, sigara içiyorum diye “kötü anne”… Normalliğin cehennemi, etiketlerden örülüydü.
Boşanma Arifesi: Sigara Dumanında Kaybolan Bir Hayat
Şimdi, boşanma evraklarını imzalamaya hazırlanırken, eşim “Nafaka hak etmiyorsun” diyor. Çünkü ben, “deli” ve “kötü bir anneyim”. Aklıma yine üniversite okumaları geliyor, İktidar, normallik yoluyla bizi cezalandırır. Benim suçum, normalliğin kalıbına sığmamak. Çocuğumu iki günlüğüne alacakmış… Belki de o iki gün, kendimi yeniden doğuracağım zaman olacak.
Delilik, iktidarın korktuğu özgürlüktür.
Belki de ben, o özgürlüğe şimdi ilk adımı attığım için “deli”yim.
Comentários